EĞİTİMİ YENİDEN DÜŞÜNMEK:DÜNYA OKULU
''Büyük mü olmak istiyorsunuz? Öyleyse olmakla başlayın.Geniş ve benzersiz bir
kumaş mı dokumak istiyorsunuz?Önce alçakgönüllülüğün temelleri hakkında
düşünün.Yapınız ne kadar yüksek olacaksa,temelleri o kadar derine inmek
zorundadır''
Aziz
Augustinus (Dünya Okulu s.51)
Bütün hikaye Salman Khan’ın kuzeni Nadia’ya
basit bir matematik dersi vermesiyle başlıyor. Öğretim konusunda hiçbir
tecrübesi olmayan Khan, kuzeni sayesinde ilk öğretmenlik deneyimini yaşıyor.
İşin tuhaf tarafı öğretmenlik ona kendi yaptığı işten daha fazla tatmin
sağlıyor. Hatta bunu şöyle ifade ediyor: “Öğretmenlik bence apayrı bir beceri;
yaratıcı, sezgisel ve son derece kişisel bir sanat”¹ özel dersleri yakın
çevresinden başlayarak adeta bir kartopu gibi büyüyor ve günümüzde Khan Academy
olarak,tüm dünyadan erişilebilir özelliğe dönüşüyor.²
Dünya Okulu'nun
yani Khan Academy'nin en temel amacını kendi sitelerinde yer alan
manifesto niteliğindeki yazıdan daha iyi anlıyoruz: ''Khan Academy'nin sunduğu kişiye
özel öğrenim içerikleri ile kendi hız ve ihtiyacınız doğrultusunda öğrenebilir,
kendinizi geliştirebilir, ders çalışabilir, sınava hazırlanabilir, çocuğunuza
öğretebilir, ya da öğretmenseniz Khan Academy'i sınıfınızda kullanabilirsiniz.
Khan Academy hem öğrenciler için bireysel öğrenim kaynağı hem
de öğretmenler için sınıflarında, ya da veliler için evlerinde
kullanabilecekleri bir eğitim
aracıdır. Khan Academy dünya genelinde
yaşanmakta olan eğitim reformunun ve eğitimde dijital dönüşümün en önemli
temsilcilerinden biri olarak teknoloji destekli ve aynı
zamanda insan odaklı bir eğitim modelinin yaygınlaşması için ücretsiz
bir araç ve hayat boyu
öğrenme anlayışıyla her bireyin
kendini geliştirebilmesi için de ücretsiz bir kaynak sunmaktadır.'' ²
Uzun bir girizgahtan sonra Salman Khan'ın,
''Dünya Okulu Eğitimi Yeniden Düşünmek'' kitabına dönersek;
Salman Khan, yaptığı işin ciddiyetini ve öğretmenliğini vurgulamak
istercesine
kitabını ünitelendirilmiş planlar gibi, üst ve alt başlıklara ayırmış;
başlıklarda ve bölümlerde, yaşamını, geliştirdiği sistemi ve eğitimdeki
sorunları ele almıştır.
Birinci Bölüm Öğretmeyi Öğretmek’te yazar,eski sınıf
modeline karşı çıkar.Bu modelin eskimiş olduğunu, öğrencilerin öğrenme
hızlarının farklı olduğunu, sınıf modeli öğrenmenin aslında bir fotoğraf çekme işi olduğunu belirtir. Bu sistemde
herkes bir amaç etrafında idealize edildiği için hem öğrencilerin tek tek
gelişimi hem de grubun gelişimi her daim ıskalanmaktadır. Önemli olan ünitenin
bitirilmesidir. Derinlemesine bir öğrenme bu sistemde yoktur.“Eski sınıf modeli değişen gereksinimlerimize artık uymuyor.
Temelde edilgen bir öğrenme biçimi bu oysa dünya bilginin giderek daha da etkin
bir biçimde işlenmesini gerektiriyor. Eski model, öğrencileri yaş gruplarına
göre bir araya toplamaya, herkes için aynı hızda ilerleyen ders programları
oluşturmaya ve çocukların süreç içinde bir şeyler öğreneceğini ummaya
dayanıyor.” (s. 9)Kendisinin öğretme işine kazara girdiğini söyleyen
yazarın ilk öğrencisi matematikte, birim konusunda sıkıntı yaşayan kuzeni Nadia
olur. Geliştirdikleri uzaktan eğitimde Nadia üzerinde başarılı olduğunu gören
yazar, bir arkadaşının da önerisiyle, ürettiği içerikleri Youtube’a yükler.
Yazara göre, bu sistem, “inisiyatif almayı, kavramayı,
özgün düşünceyi” destekleyen bir sistemdir.Sistemde hedef, konuya hâkim olma üzerine kuruludur. Sistemin
sınıf modelinden kendini farklı kılan en önemli yönü de budur; ham bilgi
yerine, konuya hâkim olma. Öğrenci konuya hâkim olmaya içgüdüsel olarak
ulaşacaktır, burada öğrencinin ekran başına geçmesi gerekmektedir ve öğrendikçe
kendini adaması öngörülmektedir. Bu ön şartı geçmek istemeyen öğrencinin nasıl
öğreneceği ise kitapta açıklanmaz.Sistemin yararı, içgüdüsel olarak hazır olan
ve ön şartı geçmiş öğrencinin öğrenmek için içeriklere her zaman ulaşabileceği
ve istediği içeriğe istediği kadar vakit ayırabileceği temelindedir. Bu yararın
sonucunda üst aşamaya geçmek için her zaman bir alttaki konuya iyice hâkim olan
öğrencide tam öğrenme gerçekleşecektir.“İnsanlar farklı
hızlarda öğrenir. Bazıları, sezgi patlamalarıyla hızlı bir biçimde öğrenir;
bazılarıysa konuyu yavaş yavaş, uğraşa uğraşa kavrar. Hızlı demek her zaman
daha zeki demek değildir, yavaş demek de kesinlikle daha aptal anlamına
gelmez.Dahası hemen anlamak ile derinlemesine kavramak aynı şey değildir.”
(s. 25)
“Okul günlerimin eğitimime
engel
olmasına asla izin vermedim.”
Mark Twain
İkinci
Bölüm Parçalanmış Model’de yazar, geleneğe
haklı bir eleştiri getirir ve gelenek girdabının eğitim için de aşılması
gereken bir duvar olduğunu cesur savlarıyla öne sürer. Yazara göre gelenek,
temelleri olmayan ama kabul görmüş ve “hep böyle yapa geldik”in
hep böyle yapmalıyız olarak dayatmasıdır. Bu ise yeniliğin ve eğitimin önündeki
en büyük engeldir.Bu engel, statükonun korumasında olduğu için de değişim çok
zaman almaktadır.
Geleneğe karşı çıkışını, terk edilen
geleneklerden örnekler vererek açıklayan yazar, bazı araştırmacıların da ismini
andığı değişimde öğrenme-öğretmenin tarihi gelişimini bize şöyle sıralar:
Avcı-toplayıcı
toplumlarda büyüklerin, çocuklarını hayatta kalmaları için eğitmeleri,
Gelişen
toplumda (yerleşik hayat) usta-çırak ilişkisi,
Herhangi
bir işe yerleşmeyi ya da bir alet yapmayı değil de “kendini bil” desturunu
temele
alan
eğitim (Platon ve Arsitoteles’in savunduğu ve oligarklara seçkinlere özgü
eğitim, Klasik Yunan eğitimi),
Her
öğrencide olan /olması gereken kitaplara dayalı standartlaşmış eğitim
(Sınıf
modeli / öğretmenin bilgi aktarıcılığı görevi ve öğrencilerin birlikte
olması).
Bugünkü eğitimin Prusya temelli olduğunu
belirten yazar, bu sistemin ortaya konulma gerekçesini yine Prusyalı düşünce
adamı Johann Gottlieb Fichte (1762-1814)’nin şu sözleriyle ifade eder:“Bir insanı etkilemek istiyorsanız onunla yalnızca
konuşmaktan fazlasını yapmanız gerekir; onu biçimlendirmeniz gerekir, öyle bir
biçimlendirmelisiniz ki istemesini istediğiniz şeyler dışında hiçbir şey
isteyemesin.” (s. 71)
Geleneğin yetiştirdiği insan
biçiminin, “okuma, matematik ve insani bilimlerde edinilen temel
yeterliliğe sahip, uysal ve disiplinli” olduğunu, modern dünyanınsa “yaratıcı,
meraklı, kendi kendini yönlendirebilen, ömrü boyunca yeni şeyler öğrenebilecek,
yeni fikirler bulup bunları uygulayabilecek” kişiler istediğini
belirtir. (s. 74)Yazara göre, standartlaşmış eğitim sistemi bugün uygulanamaz
çünkü meraktan çok düzen (devlet düzeni-kapitalizm düzeni) üzerine inşa
edilmiştir.Sınıf modelinde öğrencilerin herhangi bir konuya hâkim olmadan bir
üst sınıfa geçmesini, delik deşik olan “gravyer peynir”e benzeten yazara göre,
ileride her öğrenci bu eksik bilgiler nedeniyle hayallerine veda edecektir.Standart
eğitimde, öğrenciler daha yolun başında testlerle yaftalanmaktadır ve test
skorlarıyla iyi olmayan öğrencilere dış kapının mandalı muamelesi yapılmaktadır
oysa büyük insanların (bilim adamları, sanatçılar vb.) yetişmesi testlerde
alınan notlarla doğrudan ilgili değildir.“O yaratıcılığa,
tutkuya ve özgünlüğe bağlıdır, bunlar da testlerin bittiği yerde başlar.” (s.
89)
Ev ödevinin gerekli olup olmadığına
değinen yazar, bu konuda son sözü söylerken, ev ödevinin herkesin farklı
şekilde öğrendiği gerçeğinden hareketle verilebileceğini söylese de ev ödevinin
gerekli olup olmadığına ve ev ödevinin zaman sınırlamasına doyurucu bir
açıklama getirmez.
Üçüncü Bölüm Gerçek Dünya’da
yazar, Khan Akademy’nin büyümesini ve Silikon Vadisi’nin Akademi’ye verdiği
desteği anlatır. Destek Bill Gates’ten gelmiştir. Bu anlamlı ve maddi destekten
sonra, sistemini pilot okullarda denemeye başlayan Khan Akademy bilgisayar
temelli öğrenimin faydalarının somut olarak ortaya çıkmasıyla bugünkü hâlini
almıştır.Savunduğu tezin unutulmaması adına olsa gerek, önceki sayfalarda dile
getirilen önerge, bu bölümde de tekrar edilmiştir:“İnsan beyni o kadar karmaşık
ki tek bir yaklaşımın herkes için en iyi olacağı konusunda asla
dogmatikleşmemeliyiz.” (s. 114 )
Yazar, sınıf modeli eğitimde, öğrencilerin
eksiklerini iki olguyla açıklar: yarı kavrayış, özgüven eksikliği.Bu iki olgu
öğrencilerin eğitimlerini sekteye uğrattığı gibi derin kavrayıştan da onları
mahrum bırakmaktadır. Bunun çözümü de kendisinin önerdiği, video dersleri ve
buna dayanan sistemdir.Öğrenci başarısının, öğrenme motivasyonunun sağlanması
için de öğretmenlere şu mesajı verir: Kavramlar hiyerarşisini öğrenciye bildirin,
öğrenci sonraki aşamada ne öğreneceğinden haberdar edilmelidir. (s.
120)Haberdar edilen öğrencinin, üst aşama için alttaki bilgiyi öğrenmek için
çaba sarf edeceği, bunun öğrencinin başarı beklentisini yükselteceğini ve
motivasyonunu sağlayacağını savunur.Kendi geliştirdiği ve başarının bir ölçütü
olarak kabul ettiği bir uygulamada, her konuyla ilgili öğrencilere 10 soru
sormaktadır, bu 10 soruyu yapamayan öğrencinin üst aşamaya geçmesinin doğru
olmayacağını belirtmektedir. Eğer ki bir öğrenci 10 soruyu çözüyorsa derin
kavrayış gerçekleşmiş ve üst aşamaya geçmeye hazırdır. Sistemin en belirgin
yanlarından birisi budur. Ki bu da konuya hâkim olmadan geçme,
demektir.
Dördüncü Bölüm Dünya Okulu’nda yazar, gelişen
teknolojinin ileride bize nasıl bir hayat sunacağını bilmediğimiz için, bugünün
öğretmenlerinin, öğrencinin kendi kendine öğrenmesini desteklemesini savunur.
Bu desteklemede okulun temel becerileri vermesi gerektiğinin hakkını veren
yazar, bir nevi yarının çocukları için öğretmenlerin kâhin olmadığını dile
getirir. Bu, bir toplumsal dönüşümdür de. Artık büyüğün bilgisi sadece temel
becerileri sunabilir; önemli olan, araştırılan ve öğrencinin kendine yakın
gördüğü bilginin öğrenilmesidir.Temele öğrenciyi alan yazarın, şu can alıcı
soruyu sorması da kaçınılmazdır:“Okul kurullarını ve müdür yardımcılarını rahat
ettirmek miydi? amaç yoksa öğrencilere düşünen insanlar hâline gelmelerinde
yardımcı olmak mı?” (s. 161)
Eğitimde ilerici bir görüşü de bazı
savlarla öne süren yazar, aynı yaş grubu etrafında yapılan eğitim yerine, ders
odaklı ama farklı yaş gruplarının bir arada olduğu bir modeli savunur. Akran
dayanışması temelli bu yaklaşımda 10 yaşındaki bir öğrenci de 12 yaşındaki bir
öğrenci de aynı dersi aynı ortamda alabilmelidir.Başka ilgi çekici öneri de aynı
sınıfta birden çok öğretmenin aynı anda olması düşüncesidir. Bu, dersin
monotonluktan kurtulması için yapılan bir önermedir.Öğretmen-öğrenci
dayanışmasında, öğretmeni öğrencinin yanında olmaya davet eden yazar, bu
şekilde öğretmenin bir koçluk görevi göreceğini söyler.Yaz tatiline de yine
cesur savlarla karşı çıkan yazar, bu olgunun tarım toplumundan bize kalan bir
anane olduğunu belirtir ve verilen aranın unutmaya yol açtığı fikrini savunur,
bu savunmasını da bilimsel temellere dayandırarak yapar. Yaz tatili yapılabilir
ama buna bir sınırlama getirilmelidir. Çünkü yaz tatillerinde zamanın çoğu boşa
gitmektedir.Peki, video sistemli değerlendirme nasıl olmalı? Yazar, bu
soruyu, kendi değerlendirmesini açıklayarak yapar. Öğrenci, bu
değerlendirmede sınava giren olarak değil, öğrenen olarak ele
alınır.(s. 185)“… öğrencinin değerlendirilmesini iki ana unsura dayandırırdım:
bir öğrencinin yalnızca ne öğrendiğini değil, nasıl öğrendiğini de
gösteren, süreğen ve yıllara yayılmış bir anlatı; bir de öğrencinin
yaratıcı işlerinden oluşan bir portfolyo.” (s. 184)
Tabii bu değerlendirme, standart test
sistemi tamamen bırakıldığında yapılmalıdır. Bir yanda biri, bir yanda diğeri
olmamalıdır.Yazar, üniversitelere ve oradaki hocalara da aynı görevi yükler.
Profesörler de video dersler verebilir ve bu da hem öğrenci için hem de
profesör için faydalı bir etkinlik olabilir.“Öğrencilerin beklentileri ile
profesörlerin eğilimini bağdaştıracak bir üniversite deneyimi tasarlamak mümkün
mü? Var olan iyi bir üniversitenin zengin sosyal ve entelektüel atmosferini
sunarken, öğrencileri de kendilerini dünya için değerli kılacak entelektüel ve
aynı zamanda pratik alanlara sokan bir üniversite deneyimi? Öğretim üyelerinin
öğrencilerin geleceğine gerçekten katkıda bulunmaya çalıştığı, yalnızca
kendilerinin akademik makale yayımlatabilmelerine odaklanmadığı bir üniversite
deneyimi?” (s. 197)
Son bölümde, sınıf modeli eğitimin
yaratıcılığı öldürdüğünü, öğrencilerin doğal meraklarını ıskaladığını söyleyen
yazar, bu şekilde her bireyin özgünlüğünün yok edildiğini, idealize edilmiş
müfredatla çocukların hayallerinden uzaklaştığını söyler.
Şimdi gelelim
Dünya Okulu ‘nun
yani Khan Academy'nin müzik eğitimi
alanındaki içeriğine,sitenin aşağıdaki linkinde ³ müzik
eğitimi içeriği var biraz kısıtlı.Belki biz müzik eğitimi alan, geleceğin
öğretmenleri olarak bu yararlı eğitim organizasyonuna içerik üreterek destek
olabiliriz.³
Dünya Okulu Eğitimi Yeniden Düşünmek ,kitabında
bana ilham veren cümle, kitabın girişinde ve son bölümünde kullanılan
Platon alıntısı oldu '' Öğretimin unsurları...zihne çocuklukta
sunulmalı ama herhangi bir zorlama olmamalıdır.Zorlama sonucu edinilen bilgi
zihinde yer etmez.O nedenle zorlamaya başvurmayın,ilk eğitimin bir tür eğlence
olmasını sağlayın; bu sayede çocuğun doğal eğilimlerini öğrenmeniz daha kolay
olur'' cümleleri oldu.Çünkü çocuklara güzel bir vizyon sağlamak
için, onların en yaratıcı ve en mutlu oldukları anlarda ürettikleri oyun
,etkinlik vs. biz ebeveynlere,öğretmenlere,pedagoglara mesaj olur.Dünya Okulu bence, eğitimciler ve eğitimin bir
yerinde yer alan insanlar için mutlaka okunması gereken kitaplardanbiri.
Başka konu ve yazılarda
görüşmek üzere,hoşçakalın...
¹Khan,Salman,Dünya
Okulu - Eğitimi Yeniden Düşünmek (The One World School House -
Education Reimagined)( yky Yayınları,2014,Çeviri Cem Akaş)