16 Aralık 2019 Pazartesi

EĞİTİMİ YENİDEN DÜŞÜNMEK:DÜNYA OKULU



EĞİTİMİ YENİDEN DÜŞÜNMEK:DÜNYA OKULU


''Büyük mü olmak istiyorsunuz? Öyleyse olmakla başlayın.Geniş ve benzersiz bir kumaş mı dokumak istiyorsunuz?Önce alçakgönüllülüğün temelleri hakkında düşünün.Yapınız ne kadar yüksek olacaksa,temelleri o kadar derine inmek zorundadır'' 
         Aziz Augustinus (Dünya Okulu s.51)


Bütün hikaye Salman Khan’ın kuzeni Nadia’ya basit bir matematik dersi vermesiyle başlıyor. Öğretim konusunda hiçbir tecrübesi olmayan Khan, kuzeni sayesinde ilk öğretmenlik deneyimini yaşıyor. İşin tuhaf tarafı öğretmenlik ona kendi yaptığı işten daha fazla tatmin sağlıyor. Hatta bunu şöyle ifade ediyor: “Öğretmenlik bence apayrı bir beceri; yaratıcı, sezgisel ve son derece kişisel bir sanat”¹ özel dersleri yakın çevresinden başlayarak adeta bir kartopu gibi büyüyor ve günümüzde Khan Academy olarak,tüm dünyadan erişilebilir özelliğe dönüşüyor.²
Dünya Okulu'nun yani  Khan Academy'nin en temel amacını kendi sitelerinde yer alan manifesto niteliğindeki yazıdan daha iyi anlıyoruz: ''Khan Academy'nin sunduğu kişiye özel öğrenim içerikleri ile kendi hız ve ihtiyacınız doğrultusunda öğrenebilir, kendinizi geliştirebilir, ders çalışabilir, sınava hazırlanabilir, çocuğunuza öğretebilir, ya da öğretmenseniz Khan Academy'i sınıfınızda kullanabilirsiniz. Khan Academy hem öğrenciler için bireysel öğrenim kaynağı hem de öğretmenler için sınıflarında, ya da veliler için evlerinde kullanabilecekleri bir eğitim aracıdır. Khan Academy dünya genelinde yaşanmakta olan eğitim reformunun ve eğitimde dijital dönüşümün en önemli temsilcilerinden biri olarak teknoloji destekli ve aynı zamanda insan odaklı bir eğitim modelinin yaygınlaşması için ücretsiz bir araç ve hayat boyu öğrenme anlayışıyla her bireyin kendini geliştirebilmesi için de ücretsiz bir kaynak sunmaktadır.'' ²
Uzun bir girizgahtan sonra Salman Khan'ın, ''Dünya Okulu Eğitimi Yeniden Düşünmek''  kitabına dönersek;
Salman Khan, yaptığı işin ciddiyetini ve öğretmenliğini vurgulamak istercesine
kitabını ünitelendirilmiş planlar gibi, üst ve alt başlıklara ayırmış; başlıklarda ve bölümlerde, yaşamını, geliştirdiği sistemi ve eğitimdeki sorunları ele almıştır.

Birinci Bölüm Öğretmeyi Öğretmek
’te yazar,eski sınıf modeline karşı çıkar.Bu modelin eskimiş olduğunu, öğrencilerin öğrenme hızlarının farklı olduğunu, sınıf modeli öğrenmenin aslında bir fotoğraf çekme işi olduğunu belirtir. Bu sistemde herkes bir amaç etrafında idealize edildiği için hem öğrencilerin tek tek gelişimi hem de grubun gelişimi her daim ıskalanmaktadır. Önemli olan ünitenin bitirilmesidir. Derinlemesine bir öğrenme bu sistemde yoktur.“Eski sınıf modeli değişen gereksinimlerimize artık uymuyor. Temelde edilgen bir öğrenme biçimi bu oysa dünya bilginin giderek daha da etkin bir biçimde işlenmesini gerektiriyor. Eski model, öğrencileri yaş gruplarına göre bir araya toplamaya, herkes için aynı hızda ilerleyen ders programları oluşturmaya ve çocukların süreç içinde bir şeyler öğreneceğini ummaya dayanıyor.” (s. 9)Kendisinin öğretme işine kazara girdiğini söyleyen yazarın ilk öğrencisi matematikte, birim konusunda sıkıntı yaşayan kuzeni Nadia olur. Geliştirdikleri uzaktan eğitimde Nadia üzerinde başarılı olduğunu gören yazar, bir arkadaşının da önerisiyle, ürettiği içerikleri Youtube’a yükler. Yazara göre, bu sistem, “inisiyatif almayı, kavramayı, özgün düşünceyi” destekleyen bir sistemdir.Sistemde hedef, konuya hâkim olma üzerine kuruludur. Sistemin sınıf modelinden kendini farklı kılan en önemli yönü de budur; ham bilgi yerine, konuya hâkim olma. Öğrenci konuya hâkim olmaya içgüdüsel olarak ulaşacaktır, burada öğrencinin ekran başına geçmesi gerekmektedir ve öğrendikçe kendini adaması öngörülmektedir. Bu ön şartı geçmek istemeyen öğrencinin nasıl öğreneceği ise kitapta açıklanmaz.Sistemin yararı, içgüdüsel olarak hazır olan ve ön şartı geçmiş öğrencinin öğrenmek için içeriklere her zaman ulaşabileceği ve istediği içeriğe istediği kadar vakit ayırabileceği temelindedir. Bu yararın sonucunda üst aşamaya geçmek için her zaman bir alttaki konuya iyice hâkim olan öğrencide tam öğrenme gerçekleşecektir.“İnsanlar farklı hızlarda öğrenir. Bazıları, sezgi patlamalarıyla hızlı bir biçimde öğrenir; bazılarıysa konuyu yavaş yavaş, uğraşa uğraşa kavrar. Hızlı demek her zaman daha zeki demek değildir, yavaş demek de kesinlikle daha aptal anlamına gelmez.Dahası hemen anlamak ile derinlemesine kavramak aynı şey değildir.” (s. 25) 
 “Okul günlerimin eğitimime engel            
 olmasına asla izin vermedim.”                    
Mark Twain
İkinci Bölüm Parçalanmış Model’de yazar, geleneğe haklı bir eleştiri getirir ve gelenek girdabının eğitim için de aşılması gereken bir duvar olduğunu cesur savlarıyla öne sürer. Yazara göre gelenek, temelleri olmayan ama kabul görmüş ve “hep böyle yapa geldik”in hep böyle yapmalıyız olarak dayatmasıdır. Bu ise yeniliğin ve eğitimin önündeki en büyük engeldir.Bu engel, statükonun korumasında olduğu için de değişim çok zaman almaktadır.
Geleneğe karşı çıkışını, terk edilen geleneklerden örnekler vererek açıklayan yazar, bazı araştırmacıların da ismini andığı değişimde öğrenme-öğretmenin tarihi gelişimini bize şöyle sıralar:
Avcı-toplayıcı toplumlarda büyüklerin, çocuklarını hayatta kalmaları için eğitmeleri,
Gelişen toplumda (yerleşik hayat) usta-çırak ilişkisi,
Herhangi bir işe yerleşmeyi ya da bir alet yapmayı değil de “kendini bil” desturunu temele 
alan eğitim (Platon ve Arsitoteles’in savunduğu ve oligarklara seçkinlere özgü eğitim, Klasik Yunan eğitimi),
Her öğrencide olan /olması gereken kitaplara dayalı standartlaşmış eğitim
(Sınıf modeli / öğretmenin bilgi aktarıcılığı görevi ve öğrencilerin birlikte olması).
Bugünkü eğitimin Prusya temelli olduğunu belirten yazar, bu sistemin ortaya konulma gerekçesini yine Prusyalı düşünce adamı Johann Gottlieb Fichte (1762-1814)’nin şu sözleriyle ifade eder:“Bir insanı etkilemek istiyorsanız onunla yalnızca  konuşmaktan fazlasını yapmanız gerekir; onu biçimlendirmeniz gerekir, öyle bir biçimlendirmelisiniz ki istemesini istediğiniz şeyler dışında hiçbir şey isteyemesin.” (s. 71)
Geleneğin yetiştirdiği insan biçiminin, “okuma, matematik ve insani bilimlerde edinilen temel yeterliliğe sahip, uysal ve disiplinli” olduğunu, modern dünyanınsa “yaratıcı, meraklı, kendi kendini yönlendirebilen, ömrü boyunca yeni şeyler öğrenebilecek, yeni fikirler bulup bunları uygulayabilecek” kişiler istediğini belirtir. (s. 74)Yazara göre, standartlaşmış eğitim sistemi bugün uygulanamaz çünkü meraktan çok düzen (devlet düzeni-kapitalizm düzeni) üzerine inşa edilmiştir.Sınıf modelinde öğrencilerin herhangi bir konuya hâkim olmadan bir üst sınıfa geçmesini, delik deşik olan “gravyer peynir”e benzeten yazara göre, ileride her öğrenci bu eksik bilgiler nedeniyle hayallerine veda edecektir.Standart eğitimde, öğrenciler daha yolun başında testlerle yaftalanmaktadır ve test skorlarıyla iyi olmayan öğrencilere dış kapının mandalı muamelesi yapılmaktadır oysa büyük insanların (bilim adamları, sanatçılar vb.) yetişmesi testlerde alınan notlarla doğrudan ilgili değildir.“O  yaratıcılığa, tutkuya ve özgünlüğe bağlıdır, bunlar da testlerin bittiği yerde başlar.” (s. 89)
Ev ödevinin gerekli olup olmadığına değinen yazar, bu konuda son sözü söylerken, ev ödevinin herkesin farklı şekilde öğrendiği gerçeğinden hareketle verilebileceğini söylese de ev ödevinin gerekli olup olmadığına ve ev ödevinin zaman sınırlamasına doyurucu bir açıklama getirmez.
Üçüncü Bölüm Gerçek Dünya’da yazar, Khan Akademy’nin büyümesini ve Silikon Vadisi’nin Akademi’ye verdiği desteği anlatır. Destek Bill Gates’ten gelmiştir. Bu anlamlı ve maddi destekten sonra, sistemini pilot okullarda denemeye başlayan Khan Akademy bilgisayar temelli öğrenimin faydalarının somut olarak ortaya çıkmasıyla bugünkü hâlini almıştır.Savunduğu tezin unutulmaması adına olsa gerek, önceki sayfalarda dile getirilen önerge, bu bölümde de tekrar edilmiştir:“İnsan beyni o kadar karmaşık ki tek bir yaklaşımın  herkes için en iyi olacağı konusunda asla dogmatikleşmemeliyiz.” (s. 114 )
Yazar, sınıf modeli eğitimde, öğrencilerin eksiklerini iki olguyla açıklar: yarı kavrayış, özgüven eksikliği.Bu iki olgu öğrencilerin eğitimlerini sekteye uğrattığı gibi derin kavrayıştan da onları mahrum bırakmaktadır. Bunun çözümü de kendisinin önerdiği, video dersleri ve buna dayanan sistemdir.Öğrenci başarısının, öğrenme motivasyonunun sağlanması için de öğretmenlere şu mesajı verir: Kavramlar hiyerarşisini öğrenciye bildirin, öğrenci sonraki aşamada ne öğreneceğinden haberdar edilmelidir. (s. 120)Haberdar edilen öğrencinin, üst aşama için alttaki bilgiyi öğrenmek için çaba sarf edeceği, bunun öğrencinin başarı beklentisini yükselteceğini ve motivasyonunu sağlayacağını savunur.Kendi geliştirdiği ve başarının bir ölçütü olarak kabul ettiği bir uygulamada, her konuyla ilgili öğrencilere 10 soru sormaktadır, bu 10 soruyu yapamayan öğrencinin üst aşamaya geçmesinin doğru olmayacağını belirtmektedir. Eğer ki bir öğrenci 10 soruyu çözüyorsa derin kavrayış gerçekleşmiş ve üst aşamaya geçmeye hazırdır. Sistemin en belirgin yanlarından birisi budur. Ki bu da konuya hâkim olmadan geçme, demektir.
Dördüncü Bölüm Dünya Okulu’nda yazar, gelişen teknolojinin ileride bize nasıl bir hayat sunacağını bilmediğimiz için, bugünün öğretmenlerinin, öğrencinin kendi kendine öğrenmesini desteklemesini savunur. Bu desteklemede okulun temel becerileri vermesi gerektiğinin hakkını veren yazar, bir nevi yarının çocukları için öğretmenlerin kâhin olmadığını dile getirir. Bu, bir toplumsal dönüşümdür de. Artık büyüğün bilgisi sadece temel becerileri sunabilir; önemli olan, araştırılan ve öğrencinin kendine yakın gördüğü bilginin öğrenilmesidir.Temele öğrenciyi alan yazarın, şu can alıcı soruyu sorması da kaçınılmazdır:“Okul kurullarını ve müdür yardımcılarını rahat ettirmek miydi? amaç yoksa öğrencilere düşünen insanlar hâline gelmelerinde yardımcı olmak mı?” (s. 161)
Eğitimde ilerici bir görüşü de bazı savlarla öne süren yazar, aynı yaş grubu etrafında yapılan eğitim yerine, ders odaklı ama farklı yaş gruplarının bir arada olduğu bir modeli savunur. Akran dayanışması temelli bu yaklaşımda 10 yaşındaki bir öğrenci de 12 yaşındaki bir öğrenci de aynı dersi aynı ortamda alabilmelidir.Başka ilgi çekici öneri de aynı sınıfta birden çok öğretmenin aynı anda olması düşüncesidir. Bu, dersin monotonluktan kurtulması için yapılan bir önermedir.Öğretmen-öğrenci dayanışmasında, öğretmeni öğrencinin yanında olmaya davet eden yazar, bu şekilde öğretmenin bir koçluk görevi göreceğini söyler.Yaz tatiline de yine cesur savlarla karşı çıkan yazar, bu olgunun tarım toplumundan bize kalan bir anane olduğunu belirtir ve verilen aranın unutmaya yol açtığı fikrini savunur, bu savunmasını da bilimsel temellere dayandırarak yapar. Yaz tatili yapılabilir ama buna bir sınırlama getirilmelidir. Çünkü yaz tatillerinde zamanın çoğu boşa gitmektedir.Peki, video sistemli değerlendirme nasıl olmalı? Yazar, bu soruyu, kendi değerlendirmesini açıklayarak yapar. Öğrenci, bu değerlendirmede sınava giren olarak değil, öğrenen olarak ele alınır.(s. 185)“… öğrencinin değerlendirilmesini iki ana unsura dayandırırdım: bir öğrencinin yalnızca ne öğrendiğini değil, nasıl öğrendiğini de gösteren, süreğen ve yıllara yayılmış bir anlatı; bir de öğrencinin yaratıcı işlerinden oluşan bir portfolyo.” (s. 184)
Tabii bu değerlendirme, standart test sistemi tamamen bırakıldığında yapılmalıdır. Bir yanda biri, bir yanda diğeri olmamalıdır.Yazar, üniversitelere ve oradaki hocalara da aynı görevi yükler. Profesörler de video dersler verebilir ve bu da hem öğrenci için hem de profesör için faydalı bir etkinlik olabilir.“Öğrencilerin beklentileri ile profesörlerin eğilimini bağdaştıracak bir üniversite deneyimi tasarlamak mümkün mü? Var olan iyi bir üniversitenin zengin sosyal ve entelektüel atmosferini sunarken, öğrencileri de kendilerini dünya için değerli kılacak entelektüel ve aynı zamanda pratik alanlara sokan bir üniversite deneyimi? Öğretim üyelerinin öğrencilerin geleceğine gerçekten katkıda bulunmaya çalıştığı, yalnızca kendilerinin akademik makale yayımlatabilmelerine odaklanmadığı bir üniversite deneyimi?” (s. 197)
Son bölümde, sınıf modeli eğitimin yaratıcılığı öldürdüğünü, öğrencilerin doğal meraklarını ıskaladığını söyleyen yazar, bu şekilde her bireyin özgünlüğünün yok edildiğini, idealize edilmiş müfredatla çocukların hayallerinden uzaklaştığını söyler.
Şimdi gelelim  
Dünya Okulu ‘nun
yani Khan Academy'nin müzik eğitimi alanındaki içeriğine,sitenin  aşağıdaki linkinde ³ müzik eğitimi içeriği var biraz kısıtlı.Belki biz müzik eğitimi alan, geleceğin öğretmenleri olarak bu yararlı eğitim organizasyonuna içerik üreterek destek olabiliriz.³
Dünya Okulu Eğitimi Yeniden Düşünmek ,kitabında bana ilham veren cümle, kitabın girişinde ve son bölümünde  kullanılan Platon alıntısı oldu '' Öğretimin unsurları...zihne çocuklukta sunulmalı ama herhangi bir zorlama olmamalıdır.Zorlama sonucu edinilen bilgi zihinde yer etmez.O nedenle zorlamaya başvurmayın,ilk eğitimin bir tür eğlence olmasını sağlayın; bu sayede çocuğun doğal eğilimlerini öğrenmeniz daha kolay olur'' cümleleri oldu.Çünkü çocuklara güzel bir vizyon sağlamak için, onların en yaratıcı ve en mutlu oldukları anlarda ürettikleri oyun ,etkinlik vs. biz ebeveynlere,öğretmenlere,pedagoglara mesaj olur.Dünya Okulu bence, eğitimciler ve eğitimin bir yerinde yer alan insanlar için mutlaka okunması gereken kitaplardanbiri.
Başka konu ve yazılarda görüşmek üzere,hoşçakalın...


¹Khan,Salman,Dünya Okulu - Eğitimi Yeniden Düşünmek (The One World School House - Education  Reimagined)( yky Yayınları,2014,Çeviri Cem Akaş)






























































































































































Hiç yorum yok:

Yorum Gönder